Limon Bahçeleri | страница 8



Çıkışta kocam bana hediye olarak üzerinde harabe olmamış kiliseler ve bir kale görüntüsü olan bir ayna alıyor.

4

Güneş ufkun ötesine geçti.

Manastır duvarlarını geçtikten sonra Karine geriye baktı.

Ararat Vadisi'nden Amasya’ya geldiklerinde çocukluğunu hatırladı.

Buradaki her şey ona güzel görünüyordu: sessiz limon bahçeleri, ağaçların gölgesinde bir okul ve Vardan'a olan ilk aşkı.

Aynı anda iki kişiyi sevmenin mümkün olup olmadığını sordu … Yıllar önce Raul ve Vardan arasında bir seçim yaparken, kalbinin derinliklerinde onu terk etmiş gibi hissetmişti.

13 yıl sonra gölgesini izliyordu. Ona doğru yürüyordu.

"Veda etme zamanı değil, yoksa burada kalacağız."

– Maman, – Annette'in sesi duyuldu, – Konstantinopolis'te bizi bekliyorlar! Hadi gidelim!

Karine basamağa çıktı ve arabaya tırmandı.

Dizginleri kadın ellerine aldı ve atları Amasya'nın dışına çıkana kadar uzun süre arkasına bakmadan sürdü.

Vardan, uzaklarda at arabasının kayboluşunu izliyordu.

İlk başta Karine ona doğru bakıyormuş gibi geldi. Kalbi durdu. Yine bu hülya dan vazgeçti. Ona ait değildi…

… Eğer ona seslenseydi, o da orada kalırdı. Ama bu defa sessizce onun gidişini izledi, sonsuza kadar.

Simon, babasını manastırın dışında yakaladı.

– Baba, ateş getirdim!

Simon çocuksu ellerinde kocaman bir meşale tutuyordu.

Babası Simon’un omuzuna dokundu ve ormanı işaret etti.

– Biraz yürüyeceğiz.

5

Askeri gemi, taşıdığı hasta mürettebatın yarısı ile Boğaz'a girdi. Geminin diğer yarısı ise İskenderiye’ den aldığı yaralı subaylardan oluşuyordu.

Türk deniz devriyesi güverte tarafına yaklaştı. Sıhhiye botları sağlık komisyonun gelmesini beklerken çapanın atılması emredildi.

– Ağır hasta var mı?

– Kaptan ve tüm mürettebat, diye bildirdi denizcilerden biri,

–Hepsi kabinlerinde ateş ve kramplar içindeler…

Devriye teknesi dönmek üzere burnunu karaya döndürdü:

– Sağlıkçı gelmeden kimse kıyıya çıkmasın!

Aynı akşam yaralılar karaya götürüldü. Ateşli hastalar ise Karantina Adası'na gönderildi. Bizans döneminde, bu ada deniz feneri istasyonu olarak kullanılıyordu. Şimdi ise adada küçük bir ameliyathanesi ve karantina bölümü olan bir hastane var. Ölen hastalar denize atılıyordu; iyileşenler ise 15 gün içinde karaya gönderiliyordu.

Kaptan ve tüm subaylar, fırkateynde sürekli gözetim altında tutuldular. Geniş bir kabine beş hasta yerleştirildi.

Bazı denizciler, gidecek hiçbir yerleri olmadığı için gönüllü olarak gemide kaldı. Sürekli bir yolculukta olduklarından, ayaklanmaların ve kıyımların çoktan başladığı karada ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Türk devriyesinin her gece gemiyi kontrol eden bir Alman subayına itaat etmesi herkese garip geldi. Her seferinde aynı soruları sorarak hasta kabinine giriyordu, arkasından mutlaka bir ölü çıkarılıyordu.